Yukarıdaki başlık, son dönemlerdeki “marka” söylemlerine değişik bir açıdan bakmamızı sağlıyor.
“marka mısınız ?”, “nasıl marka olunur?” “marka yaratmanın kuralı” “marka konumlandırması”, “marka farkı”, “marka genişlemesi” gibi konularda sayısız yazı ve söylemler uzun süredir gündemde. Peki NEDİR BU MARKA? ve MARKA NE ZAMAN SİZİN OLUR”

Sözlük anlamıyla marka, “bir ürünün veya bir hizmetin adı”dır. Hukuken de, “belli bir mal ya da hizmeti, diğer mal ve hizmetlerden ayırdetmeye yarayan her türlü sözcük, şekil, harf, sayı ve işaretler” dir. Daha eski bir tanımla da “şahıs veya şeyin diğerlerinden tefriki için vazolunan işareti mahsusa”dır.

Markayı anlatmak için ağır tanımlardan ziyade çok basit bir benzetmeyle yola çıkmak sanırım daha kolay olacak.

Yeni bir ürün ya da hizmet sunmak ve bu işten para kazanmak istediğinizde ilk yapılan şey, işinize bir isim bulmaktır. Tıpkı yeni doğan çocuğa verilecek isim gibi hassas davranılır, kolay okunsun, akılda kalsın, ürünü ya da hizmeti temsil etsin, anımsatsın, hatta internete uyumlu olsun, yumuşak g’si, ü’sü olmasın gibi. İsim bulunur, hatta bazen güzel bir çalışma ile logosu tamamlanır ve faaliyet başlar.

Marka yaratmanın ilk aşaması olan uygun ve özellikli bir isim ve logodan sonra asıl önemli olan ikinci aşama devreye girer. Bu ismin korunması yani sık kullanılan ve aslında yanlış olan bir ifade ile “markaya patent alınması”.

Bizim ülkemizde en çok ihmal edilen konu da budur. Marka bulunur, kullanılır ancak tescil edilmediği ve koruma altına alınmadığı için sonra içinden çıkılmaz bir hale gelinir. Ya yüksek miktarlarda paralar verilerek kendi yarattığınız ve emek verdiğiniz marka başkalarından satın alınır ya da yıllarca yapılan emek ve markaya yatırım bir kenara bırakılarak yeni bir isim bulunur ve o ismin markalaşması için de yıllarca uğraşılır.
Bunlarla karşılaşılmaması için en önemli aşama, markanın yani isminizin koruma altına alınması yani tescil ettirilmesi, daha basit bir ifade ile markanıza R alınmasıdır.

Türkiye’de Türk Patent Enstitüsü, markaların koruma altına alınmasında tek yetkili resmi kurumdur. Türk Patent Enstitüsü’ne kendiniz bizzat ya da uzman bir marka vekili aracılığıyla isminizin tescili için başvuruda bulunduğunuz anda (gün ve dakikada) kabul şartına bağlı olarak marka korumanız başlar.
Bu aşamadan sonra, Türk Patent Enstitüsü, markanızı gün, saat ve dakika olarak kayıtlarına alır ve inceleme aşamasını başlatır. Bu aşamada, markanızın kullanılacağı ürün yada hizmet sınıfları incelenir, hukuki açıdan seçtiğiniz ismin marka olup olamayacağı incelenir ve son olarak da sizin markanızın aynısı ya da benzeri olan ve daha önceden kayıtlı başka bir marka var mı o araştırılır.

Markanızın yukarıda sayılan şartlara uyması halinde kabulüne karar verilir ve 3 ay süre ile Resmi Marka Bültenin’de ilana çıkar. Burada, markaya karşı üçüncü kişilerin itirazı olup olmadığı beklenir ve eğer üç ay içinde herhangi bir itiraz gelmezse markanızın tesciline karar verilir.
Ancak bu aşamadan sonra marka artık resmi olarak sizindir ve 10 yıl süre ile koruma altına alınmıştır. Markayı miras bırakabilir, lisans verebilir hatta başkalarına satabilirsiniz bile. Yani sonuç olarak seçtiğiniz isim, enstitü tarafından tescil edilene kadar ASLINDA SİZİN DEĞİLDİR. Ve ANCAK TESCİLDEN SONRA SİZİN OLUR.

Markanız tescillendikten sonra, yasanın size tanımış olduğu çok geniş hak ve yetkilere sahip olursunuz ve birçok işleminizi gerek hukuki gerekse faaliyet alanı açısından daha kolay ve daha çabuk halledersiniz. Mesela,

Başka birisinin sizin markanızı kullanmasını (ürün ve ambalajı üzerinde, iş evraklarında, tabelalarında) engelleyebilirsiniz.
Malı piyasaya sürmesini ve hatta bu amaçla stoklamasını engelleyebileceğiniz gibi, ithalat ve ihracatına engel olabilir, gümrüklerde mallarına el koyabilirsiniz.
Markanızı sizden izin almadan kullanan hakkında hapis cezası istemli davalar açabileceğiniz gibi, kullanan kişinin markanızı kullanarak elde ettiğin kazancın büyük bir bölümüne de el koyabilirsiniz.
Madalyonun arka yüzüne baktığımızda da eğer isminiz tescilli değilse ve kazara sizden önce bir başkası tarafından Türk Patent Enstitüsüne tescillenmişse aynı durum bu sefer olumsuz yönde sizin hakkınızda uygulanabilecektir.

Markanızı yani yıllardır kullandığınız isminizi eğer koruma altına almamışsanız, tesciliniz yoksa birileri gelip bu benim markamdır, tescil belgesi de budur, indir tabelalarını dediği ve ürünlerinizi toplattığı anda bütün emekleriniz, mallarınız, itibarınız yok olur.

(ki burada bir ekleme yapmak isterim. Ticaret ya da esnaf odalarındaki kayıt, marka tescili değildir ve hukuki anlamda isminizi korumaz. Buradaki kayıtlar, sadece aynı hizmet alanında başka bir işletme ünvanının verilmesini engeller. Oysa ki işletme ünvanı farklı olan birçok firma, flaş ve etkili isimlerle piyasada görünmeyi tercih ettikleri için markaları farklıdır ve marka tescili yapılırken de ticaret odası kayıtlarının hiçbir hükmü yoktur.)

Hatta, birçok firmanın şu anda kullandığı isimlerin çoğu, Türk Patent Enstitüsü kayıtları uyarınca başkasına ait görünmektedir. Ve itiraz edilmedikçe de tüm yasal olanaklardan, şu anda tescil yaptıran firma yararlanacaktır.

Eğer markanız tescilli değilse, gerçekten size ait değildir ve Türk Patent Enstitüsün’e SİZDEN ÖNCE TESCİLLENMİŞ OLMA İHTİMALİ çok yüksektir ve o firmanın bugün size “marka benim adıma tescillidir, değiştir” dememesi, ilerde de demeyeceği anlamını taşımaz.

İştu bu yüzden bir an önce markalaşma serüvenindeki yerinizi alın ve MARKANIZIN TESCİLİNİ SAKIN İHMAL ETMEYİN.

Ve unutmayın ki, MARKANIZ ANCAK TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ’NE TESCİL İŞLEMİNDEN SONRA GERÇEKTEN SİZİN OLUR !