Sosyal medya son dönemlerde hayli popüler. Markalar da bu popülerliğin farkında ve bundan yararlanmak istiyorlar.
Birçok marka sosyal medyada bir şeyler yapma telaşında. Facebook, twitter hesapları açıyorlar. Bazıları bunların yönetimini sosyal medya ajanslarına veriyor. Bazıları ise kendi bünyelerinde çalışmalar yapıyorlar. Sonuç olarak ilgisiz kalamıyorlar.
Sosyal  medya bir marka için ne ifade ediyor?
Sosyal medya markanın müşteri kitlesi ve potansiyel müşterileriyle en çabuk iletişim kurabildiği yerlerden biri.  Burada bir topluluk var ve siz onlara “merhaba ben geldim. Tanışalım” diyorsunuz. Ürünlerinizi  tanıtıyor, kendinizden bahsediyorsunuz. Gelen tepkilere bakıyorsunuz. Daha sonraki çalışmalarınızda bu verilere göre hareket ediyorsunuz.
Sosyal medyada bir markayı, vapurdaki satıcıya benzetiyorum. Vapurlarda gelip kendini tanıtan ve ürünlerini anlatan satıcılara. Örneğin, Facebook 32 milyon kişilik bir vapur sizde buradaki yolculara ürünlerinizi anlatıyorsunuz. Yolcular beğenirse satış yapıyorsunuz.
Peki sosyal medya markalar için yararlı mı, zararlı mı?
Avantajlar ve dezavantajlar şeklinde inceleyeyim.
Avantajlar:
1.    Düşük maliyetli: Reklam mecralarının fiyatlarını takip ediyor ve dönem dönem reklam çalışmaları yapıyorum. Diğer mecralarla kıyaslayınca sosyal medya daha hesaplı. 1-2 dakikalık bir reklam filmini televizyonda yayınlatmak için çok ciddi bütçeler ödemeniz gerekirken aynı videoyu sosyal medyada ücret ödemeden yayınlayabilirsiniz.
Sosyal medyadaki diğer reklam alanları televizyona kıyasla daha uygun. Ama ileride bunun değişeceğini düşünüyorum.
İngiltere’de şu anda internet kullanım oranı televizyon izlenme oranını geçmiş durumda. Ülkemizde de bunun yakında böyle olacağını düşünüyorum. Sonuçta fiyatı belirleyen  arz ve talep. İnternetin etkinleşmesi fiyatlarını da arttıracaktır.
Markaların sosyal medyaya adeta hücum etmelerinde fiyat uygunluğu çok önemli bir etken.  O yüzden sosyal medyayı etkin ve doğru kullanan markalar hem bütçelerini daha doğru kullanmış olacaklar hem de daha iyi sonuçlar alacaklar.
2.    Ölçümlenebilir: Televizyon, radyo veya açıkhava reklamları için her ne kadar size belli rakamlar verilse de tam olarak kaç kişinin gördüğünü tespit edemiyor, ölçemiyorsunuz. 500.000 tirajlı bir gazeteye verdiğiniz bir reklamı o gazetenin kaç okuyucusunun gördüğünü bilemiyorsunuz.
Sosyal medyada bu durum farklı. Okuma oranı, tık sayısı, yapılan yorum adedine bakarak tüketiciyi ölçümleyebiliyorsunuz.
Mesela Facebook’ta markanızın bir hayran sayfası var ise;
Günlük, haftalık, aylık aktif kullanıcı sayınız,
Günlük, haftalık, aylık beğeni ve yorum sayınız,
Kullanıcılarınızın yüzdelik oranlarının kadın, erkek ve yaş gruplarına göre dağılımlarını,
Kullanıcıların yaşadıkları ülke ve şehirleri görebiliyorsunuz.
Tüm bu bilgilere sahip olunca da çalışmalarınızı bu özelliklere göre yapıp daha doğru sonuçlara ulaşabiliyorsunuz.
3.Hızlı ve kolay ulaşım: Dünya da yaklaşık 900 milyon, ülkemizde 32 milyon Facebook kullanıcısı var. Bu kitleye ulaşım ise her zamankinden daha kolay.
Dezavantajlar:
1.    Girişi kolay-çıkışı zor: Sosyal medya’da çalışma yapmak, giriş yapmak çok kolay.Bu işten alnınızın akıyla çıkmanız ise hayli zor. Çünkü online itibar yönetiminizi çok doğru yapmanız gerekiyor. Ülkemizde bu alanda uzman insan sayısının azlığı bu işi daha da zorlaştırıyor.
Markanızı çok iyi temsil etmeniz, hata yapmamanız ve tepki çekecek hareketlerde bulunmamanız gerekiyor. Mesela Dünyaca ünlü tekstil markası Gap bir logo değişimi yaptı ve bunu sosyal medyada duyurdu. Sonra  Facebook’tan binlerce yorum ve mesaj gönderildi. Binlerce olumsuz mail atıldı. Sonuç olarak marka buna daha fazla direnemedi ve geri adım atıp eski logosuna geri dönüş yaptı.
Sosyal medyadaki bir diğer sorun sizden sürekli sonuç bekleyen yöneticileriniz ya da işverenler. Bu baskı da sosyal medya yönetiminde hatalara yol açabiliyor. Bu yüzden markalara sosyal medyaya girerken 2 defa düşünmelerini tavsiye ediyorum. Çünkü önünüzde uzun ince bir yol olacak ve karanlıkta ilerlemeniz gerekecek.
2)Markanın korumasız kalması: Sosyal medya, koca koca markaların tüketici kitleleri karşısında aciz duruma düşebildikleri en önemli yerlerden biri. Bir anlamda markaların imtihan yeri. Karşı tarafta binlerce insan, marka tarafında siz. Marka olarak bir profiliniz var ve tek kişisiniz.Sizin hakkınızda olumsuz konuşabilir, sizi kötüleyebilirler.
Sosyal medya uzmanı birçok arkadaş” sosyal medyada olmanız gerekiyor. Çünkü markanız hakkında her yerde olumsuz konuşulabilir. Ama siz sosyal medyada olursanız bunlardan haberdar olursunuz” diyorlar. Buna hem katılıyorum hem katılmıyorum. Çünkü bu markanızın yapısına göre değişen bir durum. Riskli, kolay eleştirilebilir bir iş yapıyorsanız; çok dikkatli olmanız gerekir. Sosyal medya sizin için riskli. Normalde orada olmasanız, almayacağınız birçok olumsuz yorumu orada göründüğünüz anda almaya başlıyorsunuz.
İnsanlar sizi kötülemeye, eleştirmeye başlıyorlar. Aynı zamanda bazıları buna bayılıyor, egolarını tatmin ediyorlar. Bu hem mevcut müşterilerinizi hem de potansiyel müşterilerinizi etkiliyor. En etkili reklam; kullanıcı tavsiyesi iken, olumsuz tavsiye ciddi sorunlar oluşturabiliyor.
Müşterinin bir sorunu varsa cesaretle sizin sayfanızda bir iletinizin altına yorum olarak girebiliyor. Bu yorumu da binlerce insan okuyabiliyor. Bu yorum gerçek dışı olsa bile çamur atılmış, izi kalmış oluyor. O yüzden sosyal medya marka için çok da korunaklı bir yer değil.
3.Riskli ve kontrol edilemez: Sosyal medya heyecanlı, riskli ve bunun yanında da kontrol edilemez bir mecra. Yani garantili bir formülü,  yol haritası tam olarak yok. Sayfanız her türlü tehlikeye açık. Gece yazılan bir yorumu sabah fark edebiliyorsunuz ya da gece de takip edecek insanlar istihdam ediyorsunuz. Ben bunu “sosyal medya bekçiliği” şeklinde ifade ediyorum.
Hakkınızda bilerek ve isteyerek yazılmış olumsuz haberler olabiliyor.Bu da riskin diğer bir boyutu. Sürekli tetikte olmanız ve adımlarınızı doğru atmanız gerekiyor. Siz iyi niyetli bir ileti girseniz bile olumsuz yorumlar gelebiliyor. Çünkü kullanıcıları kontrol edemiyorsunuz en fazla engelleyebiliyorsunuz.
Yaptığınız kampanyalar başarısız olup beklediğiniz ilgiyi çekemeyebiliyor. Bunun yanında bunu fırsat bilen bazı fırsatçı insanlar markanız hakkında olumsuz konuşmaya başlıyor. Kampanyayı yaptığınıza pişman olabiliyorsunuz. Normalde aynı reklamı televizyonda yapsanız daha az tepki alıyor bu tepkilerin bir kısmını kontrol edebiliyorsunuz. Ama sosyal medya böyle değil. Tam bir samimiyet sınavı her şey şeffaf ve her şey söylenebilir bir yer.
O yüzden markalar tüm bu riskleri göz önüne almalı ve bu doğrultuda hareket etmeliler. Sonuç olarak  sosyal medyayı faydalı bir mecra olarak görüyorum. Bu faydayı da ancak doğru ve etkin bir kullanım ile elde edebilirsiniz.
Sosyal medya ve itibar yönetimi kavramına uzaksanız ve sosyal medyada kendi başınıza yer almayı düşünüyorsanız hata yapma olasılığınız yüksek. Sosyal medya aslında ateş gibi. Doğru kullanmazsanız sizi yakabilir.
Mevlana’nın da dediği gibi” pişmezsen yanarsın”.