Michelin Markasının Bibendum Maskotu

 

 

Hani bilirsiniz Michelin’ ın tombiş lastik adamdan kullandığı bir maskotu vardır. İşte o maskotun adı “Bibendum” ‘dur.

Bundan tam 113 yıl önce gerçekleşen Lyon Evrensel Sergisinde üst üste yığılmış lastikler Michelin kardeşlere ilham kaynağı olur. Edouard, André’ye bu yığını göstererek “Kolları olsaydı, bir insan olabilirdi” der.

Sene 1899, Dönemin ünlü illüstratörü O’Galop’un çizdiği ilk posterlerde Bibendum, havası inmiş rakip marka lastikler arasında, engelleri bardağına doldurmuş, «Şimdi içme zamanı» (Nunc est Bibendum) diyerek kadeh kaldırmaktadır.
1950’lerde Michelin’in çığır açan yeniliği “Radyal Lastik”i tanıtırken başrolde yine Bibendum vardır…

 

Yüzüncü yıl, yeni bir imaj, 1998’de Bibendum incelerek daha modern ve dinamik bir görüntüye kavuşur. 2000’de Financial Times’ın ve “Report on Business” dergisinin bir araya getirdiği, sanat, tasarım ve iletişim dünyasının seçkin isimlerinden oluşan uluslararası jüri Bibendum’u “Dünyanın En İyi Logosu” seçer.

Bibendum, birkaç yıllık bir sessizliğin sonunda, ilk defa 3 boyutlu olarak, Michelin’in Avrupa’daki reklam kampanyasının sözcüsü olur.

 

&s tarafından.|2016-10-29T01:34:05+03:00Cuma, Ocak 10, 2014|Kategoriler: Duyurular, Genel, Haberler, Marka, Patent, Tasarım|Michelin Markasının Bibendum Maskotu için yorumlar kapalı

İki Küskün Kardeşin Markaları “Adidas” ve “Puma”

 

 

Adidas ve Puma markalarının ortaya çıkışı, 1924′de Alman Adolf (Adi) ve Rudolf Dassler kardeşlerin atletizmle ilgili ayakkabılar üretmek için ‘Gebrüder Dassler OHG’ şirketini kurmalarıyla başlar.

Fakat İkinci Dünya savaşı sonrasında iki kardeş siyasi görüşler nedeni ile ayrı düşerler ve yollarını ayırmaya karar verirler.

Bu ayrılıktan sonra, İki kardeş hiç konuşmazlar. (Rudolf ya da Rudi), nehrin diğer yakasında Puma’yı, Adolf (Adi) ise nehrin öbür yakasında isminin ve soyisminin ilk hecelerinden oluşan Adidası kurar…

Herzogenerauch da iki kardeşin ayrılmasıyla kasaba halkı bile Adi ciler ve Rudi ciler diye ikiye ayrılır. Birinin uğradığı esnafa diğeri uğramaz. Savaş sonrasında yokluk işsizlik nedeni ile Adidas’la Puma kasabadaki tek başarılı işletmelerdir. Kasabanın kalkınmasını nerede ise sadece bu iki kardeş firma sağlar.

Önceleri, annelerinin evinde, elektrik olmadığı için bisikletten elde ettikleri enerjiyle deri keserek ayakkabıya dönüştüren Dassler kardeşler, Adolph 1978 yılında öldüğünde tam 29 yıldır dargınlardır. Yıllar sonra Rudi öldüğünde o da nehrin diğer yakasına gömülür.

Bu azimli ve başarılı iki kardeş, bir tartışma sonrasında dargın olarak yıllarca birbirleri ile konuşmadan dünyaya gözlerini yumsalar da, bugün hala tün dünya bu markaların hikayesini merakla konuşmaktadır. İki marka o günden bu zamana o kadar büyüdüler ki; iyi marka olabilme yolunda yaşadıkları küskünlük başarılarının gerisinde kaldı ve yaklaşık 90 yıldır isimlerinden söz ettirmeyi başardılar.

 

Dev Patent

&s tarafından.|2016-10-29T01:34:05+03:00Cuma, Ocak 10, 2014|Kategoriler: Duyurular, Genel, Haberler, Marka, Patent, Tasarım|İki Küskün Kardeşin Markaları “Adidas” ve “Puma” için yorumlar kapalı

Marlboro Markasının İnanılmaz Başarı Hikayesi

 

 

Marlboro markasını bilmeyenimiz yoktur. Marka değeri milyar dolarları bulan bu markanın bugününe ulaşma hikayesi oldukça ilginç;

Evvel zaman içinde, Marlboro adında bir tütün fabrikası varmış. İflasın eşiğinde olan bu fabrikaya birgün bir adam gelmiş ve satışları 3 ay içerisinde 3 katına çıkartabileceğini, eğer çıkartırsa şirkete ortak olacağını, söylediğini yapamazsa da hayatı boyunca fabrikada bedava tütün sarabileceğini söylemiş. Çaresizlik içerisinde, kaybedecek hiçbirşeyi olmayan fabrika sahipleri de bu adamın dediğini kabul etmişler. Adamın bunlardan istediği şey boş Marlboro paketleriymiş. Fabrika’da da bu boş paketlerden istemediği kadar çok varmış. Adam temin ettiği bütün paketleri tek tek ayağıyla ezmiş ve 3 ay boyunca Amerika’nın farklı bölgelerine ezilmiş boş paketleri uçaktan attırtmış. Amerikan halkı sabah uyandıklarında boş Marlboro paketlerini görünce bu kadar çok Marlboro içiliyorsa vardır bunda birşey diyerek Marlboroları satın almaya başlamışlar. Şirketin satışları o ay 5 kat artmış. Adam da şirkete ortak olmuş tabiki. Evet doğru bildiniz; bu adam Philip Morris’den başkası değilmiş.

 

Dev Patent

&s tarafından.|2016-10-29T01:34:06+03:00Cuma, Ocak 10, 2014|Kategoriler: Duyurular, Genel, Haberler, Marka, Patent, Tasarım|Marlboro Markasının İnanılmaz Başarı Hikayesi için yorumlar kapalı

İSG ve İnovasyon

İnovasyon; yeni fikirleri (ürün, metot veya hizmet gibi) değer yaratan çıktılara dönüştürme sürecidir. Bu süreç iki temel basamaktan oluşur. İnovasyon sürecini başlatması bakımından önem arz eden ilk basamak; yeni ve yaratıcı fikirlerin ortaya çıkmasıdır. Emek ve yatırım gerektiren ikinci basamak ise ortaya çıkartılan yeni ve yaratıcı fikirlerin ticarileştirilmesi, başka bir deyişle katma değer yaratan ürün, metot veya hizmetlere dönüştürülmesidir.
En basit tanımıyla inovasyon, farklı, değişik, yeni fikirler geliştirmek ve bunları uygulamaktır. Bu fikirler, daha önce çözülmemiş sorunları çözmek veya daha önce karşılanmayan ihtiyaçlara cevap vermek amacıyla geliştirilebilir. Ya da zaten var olan pek çok ürün ve hizmeti daha güzel, daha kullanışlı, daha çok insanın işine yarayacak hale getirmeyi amaçlayabilir. Bu fikirlerin hayata geçirilmesi ve ortaya ürün, hizmet veya iş yapış yöntemlerinin çıkarılmasıyla ve ardından bu ürün ve hizmetlerin satılmaya veya iş yapış yöntemlerinin uygulanmaya başlanmasıyla inovasyon yapılmış olur.
İnovasyon, bir ülke için sürdürülebilir büyüme, toplumsal gönenç ve artan iş olanakları anlamına geldiğinden,inovasyon için gereken ortamın oluşturulması devletler için birinci öncelik olarak kabul edilir. Bu da başarıyla çalışan bir sistemin kurulmasını ve etkin politikaların tasarlanıp uygulanmasını gerektirir. İnovasyonda sistem yaklaşımı, hem bilginin üretilmesi hem de yayılarak uygulanması süreçlerini kapsadığından politikanın odağı, kurumlar arasındaki etkileşime dayanır. ‘Ulusal inovasyon sistemi bu kurumlar bütününü ve aralarındaki bilgi, finansman ve regülasyon akışını tanımlayan dinamik bir sistemi ifade eder.
İnovasyon kelimesi bazen yaratıcılık ile karıştırılmaktadır. Türkçe’ye yenilikçilik veya yenilik olarak aktarılmaya çalışıldıysa da bu kelimeler inovasyonu ifade edememektedir. İnovasyon, yeni fikirlerin ticari bir yarara dönüştürülmesi sürecidir. Yani yaratıcılığın, ticari ustalıkla birleştirilmesidir. İnovasyon geleceği yaratmakla ve sürdürülebilir kârlı büyüme sağlamakla ilgilidir.
Firmaların inovasyon yeteneklerini ve başarımlarını belirleyen politikaların etkinliği, bu politikaların yönetimiyle doğrudan ilişkilidir. Yönetişim, diğer tüm politika alanlarında olduğu gibi, inovasyon politikasında da, tasarlama ve uygulamada şeffaflık ve açıklığı; ilgili tüm aktörlerin katılımlarını ve sorumluluk üstlenmelerini ifade eder.
OHSAS 18001 İş Sağlığı ve İş Güvenliği Yönetim Sistemi
OHSAS 18001 Standardı, Çalışanların can güvenliğini ve sağlığını tehdit edebilecek risklerin belirlenmesi, kontrol altına alınması, minimim seviyeye indirilmesi ve mümkün ise ortadan kaldırılması için uygulamada bir rehber özelliği taşır.
NEDEN OHSAS 18001?
Kuruluşun İmajını Ve Rekabet Gücünü Arttırır.
Kaza Olma Riskini Azaltır
İş Gücü Kaybını Azaltır.
İSG Risklerinin İzlenmesini Ve Kontrol Altında Tutulmasını Sağlar.
Acil Durumlara (deprem, yangın, sel vb.) ve Kazalara Karşı Hazırlıklı Olmak,
İzin ve Yetki Belgelerinin Alınmasının Kolaylaştırır
Kârın ve Verimliliğin Artmasını, Maliyetlerin Azalmasını Sağlar.
Çalışanların Motivasyonunu ve Katılımını Arttırır.
İnovasyonun İSG’de Uygulanması
İnovasyonun birçok sektörde olduğu gibi iş sağlığı ve güvenliği anlamında da katkısı ve önemi büyüktür. İş yerinde gerekli korumayı sağlamak ve çalışanlara emniyetli bir ortam sunmak için yüksek koruma çözümleri tasarlanmaktadır. Bu ürünler her türden sektör ve iş gücü ortamında çalışan işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini koruma konusunda kararlıdır. Bunlara örnek olarak; (Kişisel Koruyucu Donanım (KKD))Toz maskeleri, Gaz maskeleri, Motorlu ve hava beslemeli sistemler, Gürültüden Koruma, İletişim Çözümleri, Göz Koruma, Koruyucu Tulumlar, İşitme Koruması vb. verilebilir.
Tüm bu sayılan ürünler kullanıcıya teknoloji desteğiyle çok fonksiyonlu koruma ve konfor sağlamaktadır. Örneğin; zararlı tozlar ve hafif sıvı sıçramaları günümüz endüstriyel iş yerinde var olan tehlikelerden bazılarıdır. Üretilen tek kullanımlık tulumlar, risk altındaki çalışanların korunmasına yardımcı olurken, serbestçe hareket etmelerini ve işlerini verimli olarak yapmalarını sağlar veya koruyucu bir maske sadece […]

&s tarafından.|2016-10-29T01:34:06+03:00Cuma, Ocak 10, 2014|Kategoriler: Duyurular, Genel, Haberler, Marka, Patent, Tasarım|İSG ve İnovasyon için yorumlar kapalı

Patentlerimizi Korumayı Bilmiyoruz


Türkiye’de son yıllarda ağırlık verilen Ar-Ge çalışmaları sonucunda alınan patent sayısının arttığı ancak bunların korunmasında yeterli bilinç oluşmadığı için sorun yaşandığı bildirildi

Ege Üniversitesi Bilim Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi (EBİLTEM) Proje ve İş Geliştirme Birim Yöneticisi Aykut Gülalanlar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Avrupa Patent Ofisi’nin Türkiye’deki tek temsilci ofisi olarak Türkiye genelindeki firma ve kişilere patent başvuru süreci ve patent ön araştırmalarında ücretsiz servis sağladıklarını söyledi. Patentin sahibine pazarda tekel olma, fiyat belirleme gibi imkanlar sunduğuna dikkati çeken Gülalanlar, dünyadaki çok büyük şirketlerin “Patent Savaşı” verdiğini vurguladı.

Son yıllarda patent tescillerinin artış gösterdiğini dile getiren Gülalanlar, “Ofisimizin bulunduğu İzmir’de, 2007 yılında 135 olan yerli patent sayısı küresel ekonomik krizin etkili olduğu 2008 yılı dışında düzenli artarak 223′e çıktı. Türkiye genelinde de aynı durum var. 2011 yılı sonu verilerine göre yerli patent başvurusu 4 bini aştı. Patent sayımız artıyor ama onu koruma bilincine henüz ulaşamadık. Patentlerin birçoğunun korunamadığını gözlemliyoruz. Patent almak kadar korumak da önemli. Patentin korunamaması, milyonlarca dolarlık Ar-Ge çalışmasına mal olabilir.”

Patenti korumak için ne yapmalı?

Patent sahibinin ürününü korumak için periyodik olarak pazar taraması yapması gerektiğine işaret eden Gülalanlar, şöyle devam etti:

“Size ait patentin çıktılarının kullanılıp kullanılmadığı takip edilmeli. Kullanılıyorsa hukuksal mücadele başlatılarak ürünün Türkiye’ye girişini engelleyebilir, üretimini ve satışını durdurabilirsiniz veya kar payı anlaşması yapabilirsiniz. Binlerce, milyonlarca dolarlık Ar-Ge çalışması yapsanız bile Ar-Ge ve pazarlama konusunda hiçbir çabası olmayan bir firma, sizin patent aldığınız konuyu kopyalayarak pazar payınızı veya marka değerinizi kaybettirebilir.
Ayrıca, alınan patentle aynı konuda başka bir başvurunun yapılıp yapılmadığı da kontrol edilmeli. Çünkü, patent başvuru sürecinde “Bu konuda patent başvurusu yapıldı” şeklinde veri tabanında yayın yapılıyor. Eğer 3 ay içinde itiraz gelmezse patent tescilleniyor. Bunu takip etmezseniz, sizin patentle aynı konuda bir başkası da patent alabilir ve çalışmanızın manası kalmaz.”

&s tarafından.|2016-10-29T01:34:06+03:00Perşembe, Ocak 9, 2014|Kategoriler: Duyurular, Genel, Haberler, Marka, Patent, Tasarım|Patentlerimizi Korumayı Bilmiyoruz için yorumlar kapalı
Go to Top