Ampulün Buluş Hikayesi

 
Edison bir dinleme gezisi sırasında metal fabrikatörü ve Amerika dinamo makinesinin imalatçısı Willam Wallace’ın yaptığı yeni elektrik lambasını gözden geçirmeye davet edildi. Edison tahta çerçeveyle hareket eden iki koldan ibaret basit cihazın karşısına grafit plaka iliştirilmişti.Her iki plakayı birleştiren elektrik akımı ve mavi ışık yayı gibi görünüyordu.Gözleri kamaştıran bu alev, grafit plakaları çabucak eritiveriyordu.

Edison bu sahneyi konuşmadan seyrediyordu.Elektrik ışığı! Cidden büyük fikirdi bu! İnsanlık öteden beri geceyi gündüze çevirmeye uğraşmış; bunun için mum,yağ ve nihayet 19.yüzyılın başından beri hava gazı kullanmıştı.Madem ki bilim insanlığa elektriği hediye etmişti.Elektriğin ideal bir enerji kaynağı olduğu meydandaydı. Fakat Wallece’in metodu Edison’a doğru bir yol görünmüyordu.Yanındakilere döndü ve “Zannedersem ben daha iyisini yaparım” dedi.

Edison’un 40-50 iş arkadaşıyla işe koyulma tarzı, bilim araştırmaları tarihinde eşsizdir.Ara vermeden çalışıyorlardı.Atölyede yapılan ufak cam ampullerin içerisindeki hava,elektrik akımının kızgın hale getireceği maddenin yanmasına engel olmak için boşaltıyordu. Fakat esas mesele bu maddenin ne olacağı konusundaydı.Kimi maddeler çok az dayanabiliyor, kimileri çok pahalıya mal oluyordu. Halbuki Edison öylesine ucuz bir lamba yapmak istiyordu ki,herkes alıp evine takabilsin.Kömürleştirme işleminden geçmiş mukavva, hindistan cevizi kabuğu, mantar, hatta labaratuarı gezmeye gelen bir misafirin kızıl sakalından bir iki tel bile denendi.

Durmadan çalışmak yüzünden Edison’un gözleri yanıyor, dayanılmaz sancılar veriyordu. Ama o bunları kimseye söylemiyor, sadece hatıra defterine kaydediyordu.

Peşpeşe deneylerin sürdüğü bir gün asistanı “Artık bu işten vazgeçsek!” deyiverdi.

“Niçin?”

“Çünkü şu ana kadar iki bin deney yaptık ve hiçbir sonuç alamadık!”

1879 Kasım’ında Edison bir gece yazı masasının başına oturmuş, sönük bir proyu emerek ne yapacağını düşünüyordu. Dalgın dalgın ceketinin düğmelerinden birini çevirirken düğme koptu.Üstünden bir iplik parçası sarkıyordu.Birden yerinden fırladı, laboratuvara geçti ve teknisyenlerine iplik parçasını gösterdi. ” Böylesini acaba ceyran nakledici olarak kullandık mı hiç? Demek kullanmadık!Öyleyse gidin bir yumak ip alın,ufak parçalar halinde kesin, kömürleştirin ve lambalarınızı takın.”

Asistanları sonuç ummamakla beraber hemen dediğini yaptılar.Edison’un bu fikri, bu sahadaki çalışmalarından vazgeçmeden önce başvurulacak son çare olarak görülüyordu.

Kömürleştirilen iplikler her seferinde kırılmasına rağmen bu hassas ipliklerden biri kırılmadan lambaların birine takılabildi.Lambanın havası hemen boşaltıldı.Lambaya elektrik verildiğinde iplik kızdı ve tatlı sarı bir ışık meydana geldi.Edison ve arkadaşları ışığı meydana geldi.Edison ve arkadaşları ışığa büyülenmiş gibi bakıyorlar.Acaba ne kadar sürecekti?Ampul saatlerce sönmedi.Süren çalışmalar sonunda elektrik santrali yapmak, 900 binada elektrik şebekesi kurmak,binlerce sayaç yerleştirmek,duylarıyla beraber 14.000 ampul yapmak gerekti.

4 eylül 1882’de meşhur mucidin bir işareti üzerine akım verildiği zaman, bütün mahallenin yüzlerce binasında binlerce elektrik hallenin yüzlerce binasında binlerce elektrik ampulü yandı ve etrafa parlak, tatlı ışıklar saçılmaya başladı.

Edison devrinin en büyük merakısı ilan edildi.Herkes sadece lambaları değil,onu da görebilmek için akın etti. Edison’u tanımayan kimse kalmadı.

Dev Patent

 

&s tarafından.|2016-10-29T01:34:05+03:00Salı, Ocak 14, 2014|Kategoriler: Duyurular, Genel, Haberler, Marka, Patent, Tasarım|Ampulün Buluş Hikayesi için yorumlar kapalı

Michelin Markasının Bibendum Maskotu

 

 

Hani bilirsiniz Michelin’ ın tombiş lastik adamdan kullandığı bir maskotu vardır. İşte o maskotun adı “Bibendum” ‘dur.

Bundan tam 113 yıl önce gerçekleşen Lyon Evrensel Sergisinde üst üste yığılmış lastikler Michelin kardeşlere ilham kaynağı olur. Edouard, André’ye bu yığını göstererek “Kolları olsaydı, bir insan olabilirdi” der.

Sene 1899, Dönemin ünlü illüstratörü O’Galop’un çizdiği ilk posterlerde Bibendum, havası inmiş rakip marka lastikler arasında, engelleri bardağına doldurmuş, «Şimdi içme zamanı» (Nunc est Bibendum) diyerek kadeh kaldırmaktadır.
1950’lerde Michelin’in çığır açan yeniliği “Radyal Lastik”i tanıtırken başrolde yine Bibendum vardır…

 

Yüzüncü yıl, yeni bir imaj, 1998’de Bibendum incelerek daha modern ve dinamik bir görüntüye kavuşur. 2000’de Financial Times’ın ve “Report on Business” dergisinin bir araya getirdiği, sanat, tasarım ve iletişim dünyasının seçkin isimlerinden oluşan uluslararası jüri Bibendum’u “Dünyanın En İyi Logosu” seçer.

Bibendum, birkaç yıllık bir sessizliğin sonunda, ilk defa 3 boyutlu olarak, Michelin’in Avrupa’daki reklam kampanyasının sözcüsü olur.

 

&s tarafından.|2016-10-29T01:34:05+03:00Cuma, Ocak 10, 2014|Kategoriler: Duyurular, Genel, Haberler, Marka, Patent, Tasarım|Michelin Markasının Bibendum Maskotu için yorumlar kapalı

İki Küskün Kardeşin Markaları “Adidas” ve “Puma”

 

 

Adidas ve Puma markalarının ortaya çıkışı, 1924′de Alman Adolf (Adi) ve Rudolf Dassler kardeşlerin atletizmle ilgili ayakkabılar üretmek için ‘Gebrüder Dassler OHG’ şirketini kurmalarıyla başlar.

Fakat İkinci Dünya savaşı sonrasında iki kardeş siyasi görüşler nedeni ile ayrı düşerler ve yollarını ayırmaya karar verirler.

Bu ayrılıktan sonra, İki kardeş hiç konuşmazlar. (Rudolf ya da Rudi), nehrin diğer yakasında Puma’yı, Adolf (Adi) ise nehrin öbür yakasında isminin ve soyisminin ilk hecelerinden oluşan Adidası kurar…

Herzogenerauch da iki kardeşin ayrılmasıyla kasaba halkı bile Adi ciler ve Rudi ciler diye ikiye ayrılır. Birinin uğradığı esnafa diğeri uğramaz. Savaş sonrasında yokluk işsizlik nedeni ile Adidas’la Puma kasabadaki tek başarılı işletmelerdir. Kasabanın kalkınmasını nerede ise sadece bu iki kardeş firma sağlar.

Önceleri, annelerinin evinde, elektrik olmadığı için bisikletten elde ettikleri enerjiyle deri keserek ayakkabıya dönüştüren Dassler kardeşler, Adolph 1978 yılında öldüğünde tam 29 yıldır dargınlardır. Yıllar sonra Rudi öldüğünde o da nehrin diğer yakasına gömülür.

Bu azimli ve başarılı iki kardeş, bir tartışma sonrasında dargın olarak yıllarca birbirleri ile konuşmadan dünyaya gözlerini yumsalar da, bugün hala tün dünya bu markaların hikayesini merakla konuşmaktadır. İki marka o günden bu zamana o kadar büyüdüler ki; iyi marka olabilme yolunda yaşadıkları küskünlük başarılarının gerisinde kaldı ve yaklaşık 90 yıldır isimlerinden söz ettirmeyi başardılar.

 

Dev Patent

&s tarafından.|2016-10-29T01:34:05+03:00Cuma, Ocak 10, 2014|Kategoriler: Duyurular, Genel, Haberler, Marka, Patent, Tasarım|İki Küskün Kardeşin Markaları “Adidas” ve “Puma” için yorumlar kapalı

Marlboro Markasının İnanılmaz Başarı Hikayesi

 

 

Marlboro markasını bilmeyenimiz yoktur. Marka değeri milyar dolarları bulan bu markanın bugününe ulaşma hikayesi oldukça ilginç;

Evvel zaman içinde, Marlboro adında bir tütün fabrikası varmış. İflasın eşiğinde olan bu fabrikaya birgün bir adam gelmiş ve satışları 3 ay içerisinde 3 katına çıkartabileceğini, eğer çıkartırsa şirkete ortak olacağını, söylediğini yapamazsa da hayatı boyunca fabrikada bedava tütün sarabileceğini söylemiş. Çaresizlik içerisinde, kaybedecek hiçbirşeyi olmayan fabrika sahipleri de bu adamın dediğini kabul etmişler. Adamın bunlardan istediği şey boş Marlboro paketleriymiş. Fabrika’da da bu boş paketlerden istemediği kadar çok varmış. Adam temin ettiği bütün paketleri tek tek ayağıyla ezmiş ve 3 ay boyunca Amerika’nın farklı bölgelerine ezilmiş boş paketleri uçaktan attırtmış. Amerikan halkı sabah uyandıklarında boş Marlboro paketlerini görünce bu kadar çok Marlboro içiliyorsa vardır bunda birşey diyerek Marlboroları satın almaya başlamışlar. Şirketin satışları o ay 5 kat artmış. Adam da şirkete ortak olmuş tabiki. Evet doğru bildiniz; bu adam Philip Morris’den başkası değilmiş.

 

Dev Patent

&s tarafından.|2016-10-29T01:34:06+03:00Cuma, Ocak 10, 2014|Kategoriler: Duyurular, Genel, Haberler, Marka, Patent, Tasarım|Marlboro Markasının İnanılmaz Başarı Hikayesi için yorumlar kapalı

İSG ve İnovasyon

İnovasyon; yeni fikirleri (ürün, metot veya hizmet gibi) değer yaratan çıktılara dönüştürme sürecidir. Bu süreç iki temel basamaktan oluşur. İnovasyon sürecini başlatması bakımından önem arz eden ilk basamak; yeni ve yaratıcı fikirlerin ortaya çıkmasıdır. Emek ve yatırım gerektiren ikinci basamak ise ortaya çıkartılan yeni ve yaratıcı fikirlerin ticarileştirilmesi, başka bir deyişle katma değer yaratan ürün, metot veya hizmetlere dönüştürülmesidir.
En basit tanımıyla inovasyon, farklı, değişik, yeni fikirler geliştirmek ve bunları uygulamaktır. Bu fikirler, daha önce çözülmemiş sorunları çözmek veya daha önce karşılanmayan ihtiyaçlara cevap vermek amacıyla geliştirilebilir. Ya da zaten var olan pek çok ürün ve hizmeti daha güzel, daha kullanışlı, daha çok insanın işine yarayacak hale getirmeyi amaçlayabilir. Bu fikirlerin hayata geçirilmesi ve ortaya ürün, hizmet veya iş yapış yöntemlerinin çıkarılmasıyla ve ardından bu ürün ve hizmetlerin satılmaya veya iş yapış yöntemlerinin uygulanmaya başlanmasıyla inovasyon yapılmış olur.
İnovasyon, bir ülke için sürdürülebilir büyüme, toplumsal gönenç ve artan iş olanakları anlamına geldiğinden,inovasyon için gereken ortamın oluşturulması devletler için birinci öncelik olarak kabul edilir. Bu da başarıyla çalışan bir sistemin kurulmasını ve etkin politikaların tasarlanıp uygulanmasını gerektirir. İnovasyonda sistem yaklaşımı, hem bilginin üretilmesi hem de yayılarak uygulanması süreçlerini kapsadığından politikanın odağı, kurumlar arasındaki etkileşime dayanır. ‘Ulusal inovasyon sistemi bu kurumlar bütününü ve aralarındaki bilgi, finansman ve regülasyon akışını tanımlayan dinamik bir sistemi ifade eder.
İnovasyon kelimesi bazen yaratıcılık ile karıştırılmaktadır. Türkçe’ye yenilikçilik veya yenilik olarak aktarılmaya çalışıldıysa da bu kelimeler inovasyonu ifade edememektedir. İnovasyon, yeni fikirlerin ticari bir yarara dönüştürülmesi sürecidir. Yani yaratıcılığın, ticari ustalıkla birleştirilmesidir. İnovasyon geleceği yaratmakla ve sürdürülebilir kârlı büyüme sağlamakla ilgilidir.
Firmaların inovasyon yeteneklerini ve başarımlarını belirleyen politikaların etkinliği, bu politikaların yönetimiyle doğrudan ilişkilidir. Yönetişim, diğer tüm politika alanlarında olduğu gibi, inovasyon politikasında da, tasarlama ve uygulamada şeffaflık ve açıklığı; ilgili tüm aktörlerin katılımlarını ve sorumluluk üstlenmelerini ifade eder.
OHSAS 18001 İş Sağlığı ve İş Güvenliği Yönetim Sistemi
OHSAS 18001 Standardı, Çalışanların can güvenliğini ve sağlığını tehdit edebilecek risklerin belirlenmesi, kontrol altına alınması, minimim seviyeye indirilmesi ve mümkün ise ortadan kaldırılması için uygulamada bir rehber özelliği taşır.
NEDEN OHSAS 18001?
Kuruluşun İmajını Ve Rekabet Gücünü Arttırır.
Kaza Olma Riskini Azaltır
İş Gücü Kaybını Azaltır.
İSG Risklerinin İzlenmesini Ve Kontrol Altında Tutulmasını Sağlar.
Acil Durumlara (deprem, yangın, sel vb.) ve Kazalara Karşı Hazırlıklı Olmak,
İzin ve Yetki Belgelerinin Alınmasının Kolaylaştırır
Kârın ve Verimliliğin Artmasını, Maliyetlerin Azalmasını Sağlar.
Çalışanların Motivasyonunu ve Katılımını Arttırır.
İnovasyonun İSG’de Uygulanması
İnovasyonun birçok sektörde olduğu gibi iş sağlığı ve güvenliği anlamında da katkısı ve önemi büyüktür. İş yerinde gerekli korumayı sağlamak ve çalışanlara emniyetli bir ortam sunmak için yüksek koruma çözümleri tasarlanmaktadır. Bu ürünler her türden sektör ve iş gücü ortamında çalışan işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini koruma konusunda kararlıdır. Bunlara örnek olarak; (Kişisel Koruyucu Donanım (KKD))Toz maskeleri, Gaz maskeleri, Motorlu ve hava beslemeli sistemler, Gürültüden Koruma, İletişim Çözümleri, Göz Koruma, Koruyucu Tulumlar, İşitme Koruması vb. verilebilir.
Tüm bu sayılan ürünler kullanıcıya teknoloji desteğiyle çok fonksiyonlu koruma ve konfor sağlamaktadır. Örneğin; zararlı tozlar ve hafif sıvı sıçramaları günümüz endüstriyel iş yerinde var olan tehlikelerden bazılarıdır. Üretilen tek kullanımlık tulumlar, risk altındaki çalışanların korunmasına yardımcı olurken, serbestçe hareket etmelerini ve işlerini verimli olarak yapmalarını sağlar veya koruyucu bir maske sadece […]

&s tarafından.|2016-10-29T01:34:06+03:00Cuma, Ocak 10, 2014|Kategoriler: Duyurular, Genel, Haberler, Marka, Patent, Tasarım|İSG ve İnovasyon için yorumlar kapalı
Go to Top