Patentlerimizi Korumayı Bilmiyoruz


Türkiye’de son yıllarda ağırlık verilen Ar-Ge çalışmaları sonucunda alınan patent sayısının arttığı ancak bunların korunmasında yeterli bilinç oluşmadığı için sorun yaşandığı bildirildi

Ege Üniversitesi Bilim Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi (EBİLTEM) Proje ve İş Geliştirme Birim Yöneticisi Aykut Gülalanlar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Avrupa Patent Ofisi’nin Türkiye’deki tek temsilci ofisi olarak Türkiye genelindeki firma ve kişilere patent başvuru süreci ve patent ön araştırmalarında ücretsiz servis sağladıklarını söyledi. Patentin sahibine pazarda tekel olma, fiyat belirleme gibi imkanlar sunduğuna dikkati çeken Gülalanlar, dünyadaki çok büyük şirketlerin “Patent Savaşı” verdiğini vurguladı.

Son yıllarda patent tescillerinin artış gösterdiğini dile getiren Gülalanlar, “Ofisimizin bulunduğu İzmir’de, 2007 yılında 135 olan yerli patent sayısı küresel ekonomik krizin etkili olduğu 2008 yılı dışında düzenli artarak 223′e çıktı. Türkiye genelinde de aynı durum var. 2011 yılı sonu verilerine göre yerli patent başvurusu 4 bini aştı. Patent sayımız artıyor ama onu koruma bilincine henüz ulaşamadık. Patentlerin birçoğunun korunamadığını gözlemliyoruz. Patent almak kadar korumak da önemli. Patentin korunamaması, milyonlarca dolarlık Ar-Ge çalışmasına mal olabilir.”

Patenti korumak için ne yapmalı?

Patent sahibinin ürününü korumak için periyodik olarak pazar taraması yapması gerektiğine işaret eden Gülalanlar, şöyle devam etti:

“Size ait patentin çıktılarının kullanılıp kullanılmadığı takip edilmeli. Kullanılıyorsa hukuksal mücadele başlatılarak ürünün Türkiye’ye girişini engelleyebilir, üretimini ve satışını durdurabilirsiniz veya kar payı anlaşması yapabilirsiniz. Binlerce, milyonlarca dolarlık Ar-Ge çalışması yapsanız bile Ar-Ge ve pazarlama konusunda hiçbir çabası olmayan bir firma, sizin patent aldığınız konuyu kopyalayarak pazar payınızı veya marka değerinizi kaybettirebilir.
Ayrıca, alınan patentle aynı konuda başka bir başvurunun yapılıp yapılmadığı da kontrol edilmeli. Çünkü, patent başvuru sürecinde “Bu konuda patent başvurusu yapıldı” şeklinde veri tabanında yayın yapılıyor. Eğer 3 ay içinde itiraz gelmezse patent tescilleniyor. Bunu takip etmezseniz, sizin patentle aynı konuda bir başkası da patent alabilir ve çalışmanızın manası kalmaz.”

&s tarafından.|2016-10-29T01:34:06+03:00Perşembe, Ocak 9, 2014|Kategoriler: Duyurular, Genel, Haberler, Marka, Patent, Tasarım|Patentlerimizi Korumayı Bilmiyoruz için yorumlar kapalı

Dünden Bugüne Önemli Buluşlar ve Mucitler

Dünden Bugüne Önemli Buluşlar ve Mucitler

“Hayatı nasıl daha kolay hâle getiririz?” düşüncesiyle yola çıkan mucitler, teknoloji bayrağını hep bir adım ileriye götürdü. Bu dünyadaki Patent başvuru sayılarından da belli olmaktadır. Modern yaşamımızda ve endüstride kullandığımız, daha önce var olan teknolojilerin benzersiz bir şekilde bir araya getirilmesi ile veya mucidin bir işi daha çabuk ya da verimli yapma isteği sonucunda hatta bazen rastlantıyla ortaya çıkan birbirinden farklı binlerce buluş hayatımızı kolaylaştırmaya devam etmekte. 
İşte dünden bu güne günlük hayatımızda da çok sık kullandığımız önemli buluşların tarih ve mucitleri;
Salvino D’Armate (1452-1519) 1480 yılında ilk gözlüğü icat etti.
Johann Gutenberg (1395-1468) 1450 yılında matbaayı buldu.
John Napier (1550-1617) 1614 yılında Logaritma cetvelini buldu.
Johannes Kepler (1571-1630) 1618 yılında Güneş sisteminin yasalarını keşfetti.
Blaise Pascal (1623-1662) 1642 yılında ilk toplama makinesini icat etti.
Evangelista Torricelli (1608-1647) 1643 yılında civalı barometreyi buldu.
Otto Von Guericke (1602-1686) 1650 yılında ilk vakum pompasını icat etti.
Thomas Savery (1650-1715) 1698 yılında ilk buharlı makineyi icat etti.
Isaac Newton (1643-1727) 1704 yılında Optik adlı kitabını yayımladı.
Benjamin Fraklin (1706-1790) 1746 yılında ABD elektrik yüklerindeki artı ve eksi uçları keşfetti paratoneri buldu.
Claude Chappe (1763-1805) 1763 yılında basit telgrafı icat etti.
Lois Lenormand (1757-1837) 1783 yılında ilk paraşütü tasarladı.
Alessandro Volta (1745-1827) 1799 yılında ilk elektrik bataryasını buldu.
William Nicholson (1753-1815) 1800 yılında elektrik akımı kullanarak suyu hidrojen ve oksijen gazlarına ayrıştırdı.
Richard Trevithick (1771-1833) 1804 yılında ray üzerinde giden ilk lokomotifi icat etti.
Rene Laennec (1781-1826) 1816 yılında doktorların en çok kullandığı alet stetoskobu icat etti.
Hans Christian Oersted (1777-1851) 1820 yılında elektromanyetik akımını keşfetti.
Isaac Merritt Singer (1811-1875) 1830 yılında dikiş makinesi üretimine başladı.
Joseph Henry (1797-1878) 1831 yılında makinelere güç vererek iş yapılmasını sağlayan elektrik motorunu buldu.
Cooke ve Wheatstone 1837 yılında ilk elektrikli telgrafı icat ettiler.
James Joule (1818-1889) 1841 ısının mekanik iş ile olan ilişkisini keşfetti.
William Thomas Morton (1819-1868) 1846 yılında ameliyatlarda ilk eteri kullanmaya başladı.
Elisha Graves Otis (1811-1861) 1852 yılında asansörü icat etti.
Linus Yale (1821-1868) 1853 yılında ilk pimli kapı anahtarını icat etti.
Alfred Bernhard Nobel (1833-1896) 1865 yılında dinamiti buldu.
Christopher Latham Sholes (1819-1890) 1867 yılında gerçek anlamda ilk daktiloyu icat etti.
Guglielmo Marchese (1874-1937) 1896 yılında radyo dalgalarıyla yayını gerçekleştirdi.
Hubert Cecil Booth (1871-1955) 1901 yılında elektrikli süpürgeyi icat etti.
Arthur Korn (1870-1945) 1922 yılında faksı icat etti.

&s tarafından.|2016-10-29T01:34:06+03:00Perşembe, Ocak 9, 2014|Kategoriler: Duyurular, Genel, Haberler, Marka, Patent, Tasarım|Dünden Bugüne Önemli Buluşlar ve Mucitler için yorumlar kapalı

Nokia tüm Android’leri yasaklatmaya mı çalışıyor?

 

Nokia, HTC aleyhine Almanya da açtığı patent davası tüm Android’li telefonları kapsayabilir.

 

HTC firması yine bir patent davasını kaybetti! Almanya’da HTC’ye karşı açtığı patent davası,Nokia’nın zaferi ile sonuçlandı. Söz konusu dava, Nokia’nın akıllı telefonlar da kullanılan NFCteknolojisinin izinsiz olarak kullanımı ile ilgili.

Bildiğiniz gibi akıllı cihazlar NFC teknolojisi ile veri aktarımı yapabiliyor. İşte burada Nokia’nın NFCözelliğinin patent sahibi olması öne çıkıyor. HTC’ye karşı açtığı davayı kazanan Nokia aslında aynı teknolojiyi yaygın olarak kullanan Google/Android ekosistemine karşı da kazanmış oldu. Zira bu dava örnek gösterilererek artık tüm Android telefonlara satış yasağı getirtmek veya büyük tazminatlar elde etmek mümkün olacak.

1388625377_img20140102031700.jpg

Davanın sonucuna bakılırsa, HTC’nin One modelinin Almanya’da satışı yasaklanabilir. Ancak asıl tehlike diğer Android’li telefonlarınında  aynı akıbete uğrama ihtimali. Nokia’nın sahibi olduğu patentNFC ve Bluetooth üzerinden veri aktarımını organize eden bir protokole ait. Android’li telefon üreticileri bu teknolojiyi ‘Android Beam‘ ismiyle kendi ekosistemlerine adapte ettiler. Ancak mahkeme, Android Beam’in izinsiz kullanılan patent üzerine kurulduğunu kabul ederek Android’e büyük darbe indirmiş oldu.

1388625401_img20140102031732.jpg

Nokia İngiltere’de de HTC’ye karşı bir patent davasını kazanarak HTC Mini’nin İngiltere’de satışını yasaklatmıştı. Anlaşılan Nokia, tek tek tüm ülkelerde HTC’yi mahkum ederken, Android’litelefon üreticilerine de göz dağı vermekten geri kalmayacak…

 

 

 

&s tarafından.|2016-10-29T01:34:06+03:00Cuma, Ocak 3, 2014|Kategoriler: Duyurular, Genel, Haberler, Marka, Patent, Tasarım|Nokia tüm Android’leri yasaklatmaya mı çalışıyor? için yorumlar kapalı

Albert Einstein (Aynştayn)


(14 Mart 1879 – 18 Nisan 1955) , Alman asıllı fizikçi
20. yüzyılın en önemli kuramsal fizikçisi olarak nitelenebilir. Görelilik kuramını geliştirmiş, kuantum mekaniği, istatistiksel mekanik ve kozmoloji dallarına önemli katkılar sağlamıştır. Kuramsal fiziğine katkılarından ve fotoelektrik etki olayına getirdiği açıklamadan dolayı 1921 Nobel Fizik Ödülü’ne layık görülmüştür. (Nobel Ödülü’nün ve Nobel Komitesi’nin o zamanki ilkeleri doğrultusunda, bugün en önemli katkısı olarak nitelendirilen görecelik kuramı fazla kuramsal bulunmuş ve ödülde açıkça söz konusu edilmemiştir.)

Ulm’da doğdu. Çocukluğunu Münih’de geçirdi ve ilk öğrenimini burada yaptı. Lise öğrenimini 1894’te İsviçre’de tamamladı ve 1896’da Zürih Politeknik Enstitüsü’ne (ETH) girdi. Albert Einstein sonradan İsviçre vatandaşı oldu ve Sırp asıllı bir kız öğrenci ile evlendi. Sonra Bern’de federal patent dairesinde görev aldı. Bu görevden arta kalan zamanlarda çağdaş fizikte ortaya atılmaya başlanan problemler üzerinde düşünmek fırsatını buldu. Önce atomun yapısı ve Max Planck’ın kuvantum teorisi ile ilgilendi. Brown hareketine ihtimaller hesabını uygulayarak bunun teorisini kurdu ve Avogadro sayısının değerini hesaplayarak teorisini test etti. Kuvantum teorisinin önemini ilk anlayan fizikçilerden birisi oldu ve bunu ışıma enerjisine uyguladı. Bu da onun, ışık tanecikleri veya fotonlar hipotezini kurmasını sağladı. Bu yoldan fotoelektrik olayını açıklayabildi. Bu çalışmalarını açıklayan ve 1905 yılında “Annalen der Physik” dergisinde yayımlanan iki yazısından başka, üçüncü bir yazısı daha çıktı ve bu yazıda görecelik teorisinin temelini attı. Teorileri sert tartışmalara yol açtı. 1909’da Zürih Üniversitesi’nde öğretim görevlisi oldu. Prag’da bir yıl kaldıktan sonra, Zürih Politeknik Enstitüsü’nde profesör oldu. 1913’de Berlin Kaiser-Wilhelm Enstitüsünde ders verdi ve Prusya Bilimler akademisine üye seçildi. İsviçre vatandaşı olarak 1. Dünya Savaşı’nda tarafsız kaldı.

İkinci defa, bu kez akrabası olan bir kadınla, evlendi; bu yirmi yıl içinde birçok özlü inceleme yazısı yayımladı ve bunlarda teorilerini geliştirdi. 1921’de Fizik Nobel Ödülü’nü kazandı.

Albert Einstein, yabancı ülkelere bir çok gezi yapmakla birlikte 1933’e kadar Berlin’de yaşadı. Almanya’da yönetime gelen Nasyonal Sosyalist (Nazi) rejimin ırkçı tutumu dolayısıyla, pek çok Musevi asıllı bilim adamı gibi o da Almanya’dan ayrıldı. Paris’te College de France’ta ders verdi; burdan Belçika’ya oradan da İngiltere’ye geçti. Son olarak Amerika Birleşik Devletleri’ne giderek Princeton Üniversitesi kampüsünde etkinlik gösteren Institute for Advanced Study’de (İleri Araştırma Enstitüsü) profesör oldu. 1940 yılında Amerikan yurttaşlığına geçti. 1955’de Princeton’da öldü.

Fizik alanındaki çalışmaları modern bilimi büyük ölçüde etkiledi. Kendisi özellikle zaman ve uzay için düzenlenmiş bağlılık (izafiyet) teorisiyle tanındı. Bu teori üç bölüme ayrılır: Newton mekaniğinin yasalarını değiştiren ve kütle ile enerjinin eşdeğerli olduğunu öne süren sınırlı bağlılık (1905); eğrisel ve sonlu olarak düşünülen dört boyutlu bir evrene ait çekim teorisini veren genel bağlılık (1916); elektro-manyetizma ve yerçekimini aynı alanda birleştiren daha geniş kapsamlı teori denemeleri. Albert Einstein, ilk iki teorinin geçerliliği atom fiziği ve astronomi alanında yapılan deneylerle çok başarılı bir biçimde sınanmıştır; çağdaş fiziğin temel taşları arasında yer alırlar.Söylediği güzel bir söz vardır “Ben atomu iyi bir şey için keşfettim,insanlar atomla birbirlerini öldürüyorlar”

 

www.devpatent.com

&s tarafından.|2013-12-16T18:36:12+02:00Pazartesi, Aralık 16, 2013|Kategoriler: Duyurular, Genel, Haberler, Marka, Patent, Tasarım|Albert Einstein (Aynştayn) için yorumlar kapalı

Coğrafi işaret Nedir?

Belirli bir yöreye ait, sadece bu bölgeden elde edilen ve bölge ile özdeşleşmiş olan ürünü gösteren ad veya işaretlere coğrafi işaretler denir. Coğrafi işaretleri ”menşe adı” ve ”mahreç işareti” olarak iki şekilde tanımlayabiliriz.

-Menşe adı: İlgili ürünün imalatı, işlenmesi ve diğer işlemlerinin her evresinin sınırları belirlenmiş olan coğrafyada gerçekleşmelidir.

-Mahreç işareti: İlgili ürünün imalatı, işlenmesi ve diğer işlemlerinin en az bir tanesi sınırları belirlenmiş olan coğrafyada gerçekleşmelidir.

&s tarafından.|2013-12-11T09:54:12+02:00Çarşamba, Aralık 11, 2013|Kategoriler: Duyurular, Genel, Haberler, Marka, Patent, Tasarım|Coğrafi işaret Nedir? için yorumlar kapalı
Go to Top